Altyazı Çevirmenliği: Cem Özdemir ile Röportaj

Öncelikle bize kendinden bahseder misin? Altyazı çevirisi dışında neler yapıyorsun?

Ben Cem Özdemir, 2008 yılından bu yana “eşek herif” olarak yabancı dizi ve film çevirileri yapıyorum. 2009 senesinde ODTÜ Fizik Bölümü’ne başlayıp 3. senemde hâlâ 1. sınıfta olduğum ve çeviriye aşık olduğum için okulumu bıraktım. Yeniden sınava girip Hacettepe Üniversitesi İngilizce Mütercim-Tercümanlık bölümünü kazandım. Hali hazırda 3. sınıf öğrencisiyim.

Altyazı çevirisine nasıl başlama kararı aldın? Bu bir hedef miydi senin için?

Altyazı çevirisine başlamam biraz can sıkıntısından kaynaklandı diyebilirim. Dizi ve filmlerin internetten indirilip izlenmeye başladığı dönemin nispeten başlarıydı sanırım, ben de deli gibi dizi izleyen bir lise öğrencisiydim. Sadece meraktan başladı bile diyebilirim. Bir gün “Kim yapıyor bu altyazıları ya?” deyip pek de araştırmadan çevirmeye başladım. Daha önce hiç çeviri yapmamıştım, Anadolu Lisesi’nde öğretildiği kadar İngilizce biliyordum ve ilk çevirim şu an görsem utançtan sokağa çıkamayacağım kadar kötüydü. Ama garip bir şekilde tutundum, yılmadım. Çünkü başka türlü izleme imkânı olmayacak insanlara faydalı olmak, onların teşekkürlerini almak, hiç tanımadığım insanların hayatlarına bir şekilde girmek fikri çok güzeldi. Başka bir getirisi olmayan bu işe tutunup aldığım az sayıda olumlu geri dönüşün ardından da bir daha bırakmadım. Benim için altyazı çevirisi bir hedef değildi, denk geldi ve hayatımı değiştiren bir uğraş haline geldi. Umuyorum meslek de olacak.

Yani uzun yıllardır altyazı çevirisi yapıyorsun. İlk yaptığın çeviriler ile son çevirilerin arasında nasıl bir değişim olmuş?

En başından bu yana tüm çevirilerimde “Kendim kurmayacağım bir cümleyi çeviriye yazmayacağım.” diyerek çevirinin başına oturdum. Belki de şu an burada bunları anlatıyor olmamın sebebi bu mantık oldu. Oturup 2009’da yaptığım çevirilerle dizi ya da filmleri izlediğim zaman direkt olarak o yaşlardaki üslubum aklıma geliyor, nasıl konuştuğumu hatırlıyorum, yüzümde bir gülümseme oluşuyor. Dönüp baktığım zaman yine belli bir samimiyeti korumak kaydıyla sadece aynı şeyleri farklı şekillerde ifade ettiğimi görüyorum. Seyirciye bir çeviri okutmaktan ziyade, ana dillerinde bir yapımı izliyorlarmış gibi, sanki yanlarında durup olup biteni anlatıyormuş gibi çevirmeye çalıştım, bundan da vazgeçmeyeceğim.

En çok nerelerde zorluk çekiyorsun altyazı çevirisinde?

Altyazı çevirisinde beni en çok zorlayan şey zaman. Benim belli bir yayın saatim yok, çeviri bittiği gibi yayına sunulmuş oluyor. Bu da hayatımı çevirilerime göre adapte etmemi gerektiriyor. Örneğin, Pazartesi günleri Game of Thrones olduğu için o gün öğlene kadar herhangi bir şey yapmam mümkün olmuyor. Eğer yapmam gerekiyorsa hızlanıyorum, kalite düşüyor. Seyircinin sabırsızlığı da ciddi şekilde heves ve keyif kaçırabilen bir faktör. Onların açısından baktığımda anlayış gösterebiliyor olsam da, ABD’de Türkiye saati ile sabah 5’te bölümü biten, İngilizce altyazısı 6’da gelen ve izlemesi bir saat süren bir dizi için sabah 7’ye altyazı bekleyen insanlardan oluşan bir toplumumuz var. Kimi zaman bu da benim sabırlarımı zorluyor. Zaman yönetimi ve insanlarla uğraşmak şahsen gönüllü olarak yaptığım bu işte en zorlandığım kısım diyebilirim.

İngilizce, İngiliz ve Amerikan kültürü alanlarında da yer yer zorlandığım zamanlar oldu. Dizilerime ilk başladığım zamanlarda; dile, karakterlere, ortama ve senaryoya aşina olmadığım için zorlandığım çok fazla çeviri oluyordu. Ancak zamanla, bazen üç bölüm, bazen üç sezon sonra her şey yerli yerine oturduğunda altyazı çevirileri, çeviri veya kültürü anlamak konularında pek bir zorluk çıkarmamaya başlıyor. Her şeyde olduğu gibi altyazı çevirirken de her işten sonra kendinize bir şeyler katıyorsunuz ve bu da bir sonraki işi kolaylaştıran bir tecrübe olarak geri dönüyor.

Senin gibi başarılı bir altyazar olmak isteyen arkadaşlarımıza neler önerirsin? Nereden başlamak daha uygun olur?

Öncelikle teşekkür ediyorum beni ve çevirilerimi bu şekilde gördüğünüz için. Söyleyebileceğim tek şey, altyazı çevirmek istiyorlarsa vazgeçmemeleri olur. Kolay bir iş değil bu, takdir görmek, yer edinmek çok uzun bir süreç gerektiriyor. Ben inat ettim, başlarda beceremedim ama durmadım, bıkmadım, okudum, çalıştım, öğrendim, hâlâ da öğrenmeye devam ediyorum.

Kendinizi hazır hissedene kadar göz önünde olan yapımlardan uzak durun. Her şeyde olduğu gibi altyazı çevirirken de küçük adımlar atarak başlayın. İlk çevirilerimi yıllar sonra bile izleyen insan sayısı 100-200’ü geçmez. Ama ben hepsinden geri dönüş aldım, güvendiğim insanlara izlettim, onların yorumlarına, tecrübelerine ve bilgilerine göre altyazılarımı şekillendirdim. Gerçekten küçük başladım, sonra kendiliğinden gelişti her şey.

İkinci kez belirteceğim ama çevirdiğiniz dizi veya film izin verdiği ölçüde samimiyetten vazgeçmeyin. Günlük hayatta ağzınızdan çıkmayacak bir cümleyi çevirinize yazmayın. Kendinizden bir şeyler katın. Kendiniz olun.

Cem Özdemir

Yazar

Hacettepe Üniversitesi Mütercim Tercümanlık Bölümü son sınıf öğrencisidir. Eşekherif takma adıyla internet üzerinden gönüllü olarak yaptığı dizi/film çevirilerinin yanı sıra çeşitli firmalarla da çeviri/editörlük yapmaktadır.

© ÇeviriBlog adına Senem Kobya. Telif hakkı sahibinin izini olmadan yayınlanamaz, çoğaltılamaz ve basılamaz.

Pin It on Pinterest

Share This